Son yıllarda yerel yönetimlerde spor komisyonu kurmak adeta bir prestij simgesine dönüştü. Fakat bu yapılar, tabelası olan fakat sahaya dokunmayan sembolik varlıklar haline geldiyse, durup düşünmek gerekiyor: Sporun gelişimi için mi kuruldular, yoksa sadece bürokratik vitrin için mi?
Komisyon Enflasyonu ve Sahadan Kopuk Planlama
Komisyonların sayısı arttıkça, gerçek etki azalmaya başladı. Sporun asli unsurları – antrenörler, sporcular, kulüpler – süreçten dışlandığında, planlamalar sadece kağıt üzerinde kalıyor. Gençlik spor komisyonunun önerdiği proje, belediye bütçesinde yer bulamazsa, raflarda unutuluyor. Üstelik çoğu komisyon bütçesiz, kadrosuz ve sahaya yabancı.
Bir ilçede amatör futbol kulüpleri ışıklandırma beklerken, komisyonun tenis kursuna odaklanması sahadan ne kadar kopuk olunduğunun göstergesi. Komisyon üyelerinin çoğu teorik bilgiye sahip olsa da saha tecrübesi eksik.
Yetki Yoksa Etki de Yok
Mevzuatla desteklenmeyen, yaptırım gücü olmayan komisyonlar fikir kulübünden öteye gidemiyor. Tavsiyeler uygulanmadığında komisyonlar, sadece öneri listesi hazırlayan ama hayata geçmeyen yapı haline geliyor.
Ne Yapılmalı?
Yasal Dayanak: Komisyonların kararlarının bağlayıcılığı için hukuki altyapı şart. Bütçe Tahsisi: Sürdürülebilir projeler için gerçekçi ve kulüplerin ihtiyaçlarına uygun bütçeler sunulmalı. Katılımcı Yönetişim: Sahada olan isimler – kulüp temsilcileri, sporcular – doğrudan komisyonlarda yer almalı. Performans Takibi: Komisyonlar yıllık faaliyetlerini kamuoyuna açık şekilde raporlamalı.
Görünenden Fazlası Gerek
Bazı komisyonlar basına poz vermekle yetiniyor. Büyük toplantılar düzenleniyor ama gençler hâlâ sokakta top koşturacak alan arıyor. Bu noktada sembolik yapılar yerine sahaya dokunan, kararları uygulanan, sporcuyu destekleyen gerçekçi yaklaşımlar şart.
Spor komisyonları, gerçek işlev kazandığında sadece vitrin değil, sahayı dönüştüren birer lokomotif olabilir. Aksi halde bu yapılar, görüntüden öteye gitmez.





